wwwekremkoctrgg 


   
 
  MALATYA OLAYLARI-1-

1978-’79                1.BOLUM

FAŞİST TERÖRE KARŞI DEVRİMCİ ŞİDDET

1978, ‘79, ‘80, Faşist terörün alabildiğine azgınlaştığı, sınıflar mücadelesinin büyük ölçüde anti-faşist mücadele ekseninde şekillendiği bir süreçtir. Anti-faşist mücadele açısından özetin özeti niteliğini taşıyan bu dizide bile bir bölüm içine sığdıramadığımız bir yoğunluk sözkonusudur. Denilebilir ki, faşist terörün gerçek niteliği en geniş kitleler nezdinde esas olarak bu süreçte görülmüş; faşist terörün karşısında nasıl bir mücadele hattı izleneceği, hangi anlayışın faşist terör karşısında başarı şansı olduğu asıl olarak bu süreçte sınanmıştır.

1978; Faşist İşgaller Kırılıyor

Faşistler 1977-’78 öğretim yılında devrimci gençliğin gelişen mücadelesini kırmak amacıyla okulların kapatılmasını sağlamak için yoğun bir faaliyete başladılar. Faşistler bu amaçla okulları bombalıyor, okul yönetimlerini tehdit ediyor, öğretim üyelerine saldırıyor, katlediyorlardı. Faşistler ikinci bir “taktik” olarak da ülke genelinde özellikle de gençliğe yönelik toplu katliamlara başvurdular.

Dev-Genç faşistlerin bu taktiklerini boşa çıkarmak için okulların güvenliğini alma işini daha örgütlü hale getirdi, okul yönetimi ve öğretim üyeleriyle ilişkiler daha da geliştirildi, okulların açık kalmasını sağlamak amacıyla kitlesel gösteriler düzenlendi, kamuoyuna faşistlerin ne yapmak istedikleri ve gençliğin talepleri anlatıldı.

Faşistlerin toplu katliam girişimlerini boşa çıkarmak için toplanılan yerler hergün değiştiriliyor, anfilerde, okullarda hergün bomba araması yapılıyor, okullara gidiş-gelişlerde değişik yolları kullanılıyordu.

1977-’78 öğretim yılında Edebiyat Fakültesi ve Vatan Mühendislik Yüksek okulu faşistlerin işgali altındaydı. Dev-Genç bu okullardaki faşist işgali kırmak için çekirdek kadrolar oluşturarak bir çalışma başlattı.

Dev-Genç’in oportünist ve revizyonist kesime yaptığı çağrılar karşılıksız kalsa da Dev-Gençliler Edebiyat Fakültesine gidip gelmeye başladılar. Daha ilk günden faşistler dövüldü. Okul önünde faşistlerle devrimciler arasında çatışma çıktı. Dev-Gençlilerin her koşul altında okula gelip gitmeye başlamalarıyla birlikte, faşist terör nedeniyle okuldan uzaklaşmış bulunan ilerici, demokrat kesim de okula gelmeye başladı. Giderek faşistlerin etkinliği kırılarak okul içinde ve dışında inisiyatif Dev-Genç’e geçti.

Faşistlerin işgali altında bulunan Vatan Mühendislik Yüksek Okulu’nda da Edebiyat Fakültesinde olduğu gibi faşistlerin etkinliği Dev-Genç’in çalışmalarıyla kırıldı. Antep Yurdu’nun açılmasıyla Dev-Genç, Vatan Mühendislik okulu öğrencilerini burada toplamaya başladı. O güne kadar okulu bırakmış durumda olan geniş bir öğrenci kitlesi okula gidip gelmeye başladı. Faşistlerin saldırı ve katliam girişimleri Dev-Gençlilerin kitleyi örgütlü hale getirmesiyle boşa çıkartıldı. Öğretim dönemi bittiğinde faşistler artık okula gelemez duruma geldiler. Burada da inisiyatif Dev-Gençlilerin elindeydi.

Faşistlerin elindeki bir diğer okul da Aksaray İktisadi Ticari İlimler Yüksek Okulu’ydu. Bir önceki yıl saldırılara göğüs gererek okula gidip gelen ancak işgali kıramayan Dev-Gençliler aynı girişimi devam ettirdiler. Israr, kararlılık ve cesaretle yürütülen bu mücadele sonucunda ikinci yarı yılda faşist işgal tamamen kırıldı. Bu okulun da faşistlerin elinden alınmasıyla İstanbul’da artık faşist işgal altında okul kalmadı.

16 Mart Katliamı ve Faşizme Karşı Öfke Seli

Faşistler o süreçte İstanbul Üniversitesi Merkez binasına çok önem veriyorlar, ele geçirmeye çalışıyorlardı. Dev-Genç ise Merkez binasındaki işgalin kırılması görevini gündeminin ilk maddesine yerleştirmişti. Faşistler bu çok önem verdikleri yerdeki işgallerini sürdürebilmek için son şans olarak toplu katliama başvurdular. Elbette bu katliam bir okulda şu ya da bu sonucu elde etmekten çok ötede bir amaca da sahipti; katliam faşist terörü ülke çapında tırmandırıp halkı teslim almayı amaçlayan kontrgerilla politikasının bir ürünüydü. Zaman ve zemin olarak İstanbul Üniversitesi’ni uygun bulmuşlardı.

1978’in 16 Mart’ında Merkez binadaki devrimci öğrenciler öğlen tatilinde toplanarak Süleymaniye’ye gitmek üzere çıkışa yöneldiler. Okul çıkışında devrimci öğrenciler bir anda faşistlerin bomba ve kurşun yağmuruyla karşılaştılar. Faşistler kitle üzerine önce bomba attılar, ardından da kurşun yağdırarak katliamı gerçekleştirdiler. Silah sesleri sustuğunda yedi devrimci-demokrat öğrenci katledilmişti.

Yaralanan öğrenciler hastaneye kaldırılır kaldırılmaz 2000 civarında öğrenci İşletme Fakültesi anfisinde toplandılar. Dev-Genç burada işgal kararını açıkladıktan sonra öğrenci kitlesi Merkez binaya girdi. İçerideki polis kovulduktan sonra işgal başlatıldı. İşgal başladıktan sonra İstanbul’un her yerinden üniversite-lise-ortaokul öğrencileri, işçiler, memurlar kısacası her kesimden insan akın akın Merkez Binaya gelmeye başladılar. İşgal komitesi gelen insanları binaya yerleştirmeye başladı. Ancak gelenler o kadar çoğaldılar ki, kitle binaya yerleşmemeye başladı. Bunun üzerine binaya sığmayan kitle dışarıda yakılan ateşler etrafında toplanmaya başlandı.

Bir yandan kitleye yönelik seminerler düzenlenir, çeşitli konuşmalar yapılırken, ertesi gün için de pankartlar, bildiriler, şehitlerin resimleri hazırlanıyordu.

Bu işgal eylemi İstanbul Devrimci Gençliğinin en büyük işgal eylemlerinden biriydi.

Ertesi gün İstanbul büyük bir anti-faşist gösteriye sahne oldu. Yürüyüş kortejleri Dev-Genç tarafından düzenlendi. Kortejin en önünde şehit aileleri ve arkadaşları yerini alırken, onların arkasında Dev-Genç pankartı altında tüm Dev-Genç birimleri, ardından da diğer gençlik örgütleri, barolar, sendikalar, meslek odaları, dernekler sıralandılar. Yürüyüşe geçen kortej Sirkeci meydanını bir anda doldurdu. Katılım o kadar yüksekti ki, meydan üç kez dolup boşaldı. Konuşmalar yapıldı, devrim andları içildi. Binlerce kişi 16 Mart katliamının hesabını sordu.

Katliamdan sonra kapatılan okul açıldığında devrimci öğrenciler faşistleri okullarından attılar.

16 Mart katliamında şehit düşen Dev-Gençli Hatice Özen için Denizli’de yapılan cenaze töreninde de cenazeye engel olmak isteyen polisle kitle çatışmaya girdi. Polis alandan atıldı. Hatice’nin cenaze töreninde Denizli saatlerce süren coşkulu bir anti-faşist gösteriye tanık oldu.

16 Mart katliamına karşı, Dev-Genç’in önderliğinde geliştirilen bu tavırdan sonra, DİSK de ertesi gün bir açıklama yaparak faşist saldırı ve cinayetleri protesto için iki saatlik iş bırakacağını açıkladı ve kamuoyunu “Faşizme İhtar Eylemi”ne katılmaya çağırdı. DİSK’in bu çağrısına Töb-Der, TMMOB, Türk Tabibler Birliği, TÜTED, TÜMAS, İstanbul Barosu olmak üzere birçok demokratik kitle örgütü destek verdi. Ve 20 Mart 1978’de tüm Türkiye’de iki saatliğine hayat durdu. Yaklaşık bir milyon insan “Faşizme İhtar Eylemi”ne katıldı.

Faşistlere Anladıkları Dilden Cevap

1977-’78 öğretim yılının sonlarına doğru faşistler okullardan atılmalarının intikamını almak için bir katliam daha gerçekleştirdiler. 9 Mayıs 1978’de Yıldız DMMA gece bölümü öğrencileri, faşistler tarafından kurşun yağmuruna tutuldular. Devrimci öğrencilerinden Hasan Okut ve Müjdat Çelikyay olay yerinde şehit düşerken hastaneye kaldırılan Renan Eriş de hastanede bakımsızlık sonucu şehit düştü. Saldırıda 12 öğrenci de değişik yerlerinden yaralandı. Dev-Genç bu katliamın ardından Yıldız Üniversitesini bir kez daha işgal ederek gece boyunca üniversitede kaldı. Ertesi gün katledilen devrimciler için yapılan cenaze töreni yine büyük bir anti-faşist gösteriye dönüştü.

Provokasyonlar Zinciri Başlıyor; Bombalı Paketler

Türkeş 19 Mart 1978’de İzmir’de yaptığı bir konuşmada “Büyük Yürüyüş”ü başlattığını ilan etti ve Mart sonunda Türkiye’nin her yerinden gelecek ülkücülerin Kırıkkale’de büyük bir gösteri yapacaklarını söyledi. Daha sonra bu gösterinin 15 Nisan’da Ankara’da olacağı açıklandı.

Faşist hareket bu “büyük yürüyüş” öncesinde sansasyonel olaylarla provokasyon ortamı yaratmayı amaçlıyordu. Bunun için de yürüyüşten birkaç gün önce Malatya, Adıyaman ve Pazarcık’a bombalı paketler gönderilmesi tertiplendi.

14 Nisan’da Kahramanmaraş/Pazarcık ilçesi belediye başkanına gönderilen bombalı paket postanede patladı. Adıyaman Emniyet Müdür yardımcısı Abdülkadir Aksu’ya gönderilen paket ise etkisiz hale getirildi. Böylece buralara gönderilen bombalar faşist hareketin beklediği etkiyi yaratmadı.

Ancak Malatya’ya gönderilen bomba beklenen provokasyon ortamını yarattı. 17 Nisan’da Malatya Belediye başkanı Hamit Fendoğlu’na gönderilen bombanın hedefte patlaması sonucu Fendoğlu, gelini ve torunu öldü. Bununla birlikte Malatya’da haftalardır süren gerginlik alevlendirilmiş oldu. Zaten birkaç gün öncesinde de üç devrimci faşistlerce katledilmişti. Yine aynı günlerde Malatya’da yayınlanan ÜGD-MHP imzalı bildirilerde “din iman elden gidiyor. İslam için silaha sarılmazsan bir gün minarelerden komünist marşları dinleyeceksin” deniliyordu.

Hamido lakabıyla anılan Hamid Fendoğlu’nun öldürülmesinin ardından aynı akşam faşistler “komünistler Hamido’yu öldürdü” yaygarasıyla Alevi ve devrimcilere yönelik saldırıları başlattılar. 17 Nisan akşamı başlayan olaylar 19 Nisan’a kadar sürdü. Bu süre içerisinde CHP’lilere, Alevilere ait işyerleri tahrip edilirken, Töb-Der ve Tüm-Der lokalleri yakıldı, dükkanlar yağmalandı. Saldırılar Alevi mahallelerine de yöneldi. Buralarda sokak çatışmaları yaşandı. 18 Nisan’da da üç Alevi liseli öğrenci kurşunlanarak katledildi. 19 Nisan’da valilik sokağa çıkma yasağı ilan etse de saldırılar ve çatışmalar devam etti.

Pazarcık belediye başkanı, Aksu ve Fendoğlu’na gönderilen bombalı paketlerin üçünün de aynı teknikle hazırlanmış olması dikkat çekiciydi. Ecevit de olaylardan sonra yaptığı açıklamada Fendoğlu’na gönderilen paketin Ülkü Ocakları Derneği Başkanı Muharrem Şemsek tarafından gönderildiğini söyledi. Şemsek bu iddiayı reddetse de daha sonra itiraflarda bulunan MHP’li Ali Yurtaslan’ın ifadelerinde bu bombaların Şemsek gözetiminde Fen Fakültesi Atom Araştırma Merkezi’nde imal edildiği ortaya çıktı.

Nisan ‘78 boyunca faşist saldırılar Muş, Elazığ, Erzurum, Tokat, Iğdır gibi alevi-sünni provokasyonuna açık illerde sürdü. Buralarda devrimcilere ve CHP’lilere yönelik silahlı bombalı saldırılar gerçekleştirildi, onlara ait işyerleri tahrip edildi. ‘78 Mayıs’ında Malatya’nın Doğanşehir ilçesi ve Urfa’da da faşist saldırılar meydana geldi. Yine Kars/Iğdır’da Azeri ve Türkler, Kürtlere karşı kışkırtılmaya çalışıldı.

Bu dönemde faşist provokasyonlar Ege’de Isparta ve Manisa illerinde de yaşandı. Manisa’nın Demirci ilçesinde başka yerlerden gelen faşistlerin de katkısıyla devrimcilere ve CHP’lilere yönelik saldırılar ve küçük çaplı ayaklanma başlatıldı. Ancak faşistler Ege’de istedikleri ortamı yaratamadılar.

Provokasyonlar Zinciri Uzuyor: Sıvas, Elazığ, Niğde

‘78’in Ağustos ve Eylül aylarında Sıvas’da da benzer gelişmeler oldu. Faşistler Sıvas’ta Ramazan ayı boyunca Alevilerin oruç tutmadığı ve tutturmadığı propagandasını yaydılar. 5 Ağustos’da “komünistler camiyi bombaladı” söylentisini yaymalarıyla çatışmalar başladı. Bu çatışmada üç kişi yaralandı. 19 ve 21 Ağustos’ta Alevi öğrencilere ateş açılması sonucu dört kişi yaralandı. Ramazan bayramının arife günü olan 3 Eylül’de de faşistlerin tahriki doruk noktasına ulaştı ve camilerde yine “Aleviler camiye bomba attılar” şeklindeki söylentilerle camideki cemaat devrimcilerin, Alevilerin ve CHP’lilerin üzerine saldırtıldı. İşyerleri, lokaller, kahveler tahrip edildi. Bu saldırılardan faşistlerle iyi geçinemeyen AP ve MSP’liler de nasiplerini aldılar.

Faşist saldırılar Eylül’de Malatya ve Elazığ’a da kaydı. Malatya’da Eylül ayında devrimciler, CHP’liler ve Töb-Der’lilerden yedi kişi katledildi. Faşist hareket Elazığ’da Alevi-Sünni çatışması yaratmaya çalışıyordu. Ayrıca Sünni Zaza kökenli Kürtleri Alevi Kürtlere karşı kışkırtıyordu. Bu provokasyonlardan biri de Mart 1978’de gerçekleşti. Faşistlerle iyi ilişkileri olan Zaza Kürtlerin önderlerinden Mustafa Pilot’un oğlu öldürülerek bu cinayet Alevilerin üzerine yıkılmaya çalışıldıysa da başarılı olamadılar. Elazığ’da Eylül ayında da bitpazarına faşistlerce bomba atılması sonucu birçok dükkan tahrip oldu. Bu olayın ardından faşistler bu kez de “Alevilerin silahlandığı” söylentilerini yaydılar ve cami hoparlöründen “Alevi komünistler şehrin içme suyunu zehirledi” yalanını yaydılar. Faşistlerin bu girişimleri “başarıyla” sonuçlandı ve Eylül ayında 15 Kasım’daki olaylarda da dokuz kişi katledildi.

9 Ekim ‘78’de Niğde Aksaray’da da faşistler aynı yöntemlere başvurdular. Belediye hoparlörlerinden yapılan konuşmalarla halkı tahrik ederek CHP ve demokratik kitle örgütleri binaları ile 60 kadar dükkan tahrip edildi.

Faşist Terör Aydınlara Yöneliyor

1978’in Nisan ayından Ağustos ayına kadar 153 kişi faşistler tarafından katledildiler. Faşist terörü engelleyemeyen, engellemek bir yana cesaret veren CHP iktidarı; büyük kentlerde jandarma birliklerini görevlendirerek fiili sıkıyönetim uygulamasına geçti. Ne var ki bu uygulama da kısa sürede faşist çetelere desteğe dönüştü. Fiili (veya sivil) sıkıyönetime geçildikten sonra, çatışmalarda ölenlerin sayısı ikiye katlanarak her ay 100’ün üstüne çıktı; Eylül 120, Ekim 106, Kasım 106...

Faşist çeteler daha Mart ayında Doğan Öz’ü katlederek başlattıkları aydınlara yönelik faşist katliamlara da bu dönemde hız verdiler.

24 Mart 1978’de Ankara Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Doğan Öz Ülkü Ocaklarıyla ilgili soruşturma başlattıktan sonra faşistler tarafından katledildi. Öz katledilmeden bir süre önce açtığı soruşturma çerçevesinde faşistlerin denetimindeki Site yurdunda yaptığı aramada silahlar ele geçirmişti. Savcı katledildikten bir süre sonra faşist İbrahim Çifti yakalandı. Suçunu itiraf etmesine, tanıkların da teşhisine rağmen beraat etti.

Faşist terör aydınlara yönelik saldırılarını 7 Haziran ‘78’de İstanbul’da Doç. Server Tanilli’yle sürdürdüler. Tanilli bu saldırıdan yaralı olarak kurtuldu. Ardından 11 Temmuz’da Ankara’da Doç. Bedrettin Cömert katledildi. 20 Ekim’de de İTÜ’den profesör Bedri Karafakioğlu faşist terörün hedefiydi. 26 Kasım’da Karadeniz Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Necdet Bulut Trabzon’da katledildi. 22 Kasım’da Politika Gazetesi’nde yazıişleri müdürlüğü yapan İhsan Özgür işkenceyle katledildi. Yine Kasım ayında Milliyet gazetesi çizeri Bedri Koraman uğradığı silahlı saldırı sonucu yaralandı.

Ancak bütün bu saldırılara karşı, aydınlar saldırının boyutu karşısında sıradan ve etkisiz olmayı geçemeyen tepkilerle yetindiler; faşist terör karşısında ciddi bir tavır ve örgütlenme içine girmeyip, umutlarını CHP’ye bağlamaya devam ettiler.

Aydınlara yönelik saldırının karşısına dikilen yine DEV-GENÇ’Tİ. Karafakioğlu’nun katledilmesi karşısında geliştirilen tavır Dev-Genç’in tavrı açısından bir örnekti. Prof. Bedri Karafakioğlu aslında tutarlı bir demokrat bile sayılmayacak bir aydındı. Fakat faşist terör onun şahsında tüm halkı pasifize etmek ve korku ortamını yaygınlaştırmak istiyordu.

Dev-Genç faşistlerin bu girişimini boşa çıkarmak, faşistlerin amaçladığı pasifikasyon ortamının doğmasını engellemek için Karafakioğlu’nun katledilmesi karşısında inisiyatif geliştirerek 22 Ekim’deki cenaze törenini büyük bir anti-faşist gösteriye dönüştürdü. Cenazenin bulunduğu İTÜ Taşkışla binası sabahtan itibaren işgal edildi. Ardından kortejler oluşturularak Taşkışla’dan Zincirlikuyu Mezarlığına kadar yüründü.

Faşist Terörün Yeni Hedefleri: Otobüsler, Duraklar, Kahvehaneler

Faşistler 8 Ağustos 1978’de Ankara’da Mamak-Tepecik’e giden bir otobüse silahlı saldırı düzenlediler. Bu saldırıda üç kişi katledildi. 10 Ağustos’ta yine Ankara Balgat’ta dört kahvehane bir otomobilden açılan ateşle tarandı. Faşistlerin gerçekleştirdiği bu saldırı sonucunda beş kişi hayatını kaybederken 14 kişi de yaralandı. Bu olaydan sonra MHP’li Mustafa Pehlivanoğlu ve İsa Armağan katliamda kullandıkları silahlarla yakalandılar. Eylül ayında Ulubey mahallesinde bir kahvehanenin taranması sonucu iki kişi katledildi. Yine Eylül ayında Şentepe’de üç devrimci sokak ortasında Pol-Bir’li polisler tarafından katledildiler.

8 Ekim’de Ankara Bahçelievler’de yedi TİP’li öğrenci faşistler tarafından katledildi.

Faşistler yine Ekim ayında bu kez İstanbul’da dört devrimci öğrenciyi kaçırarak kurşuna dizdiler.

Numan Kaygusuz’un Katledilmesi ve Yıldız DMMA’nın İşgali; Faşist hareket toplu veya tek tek katliamlar yapmanın yanında işkenceyle katletme yöntemlerine de başvuruyordu. Yıldız DMMA öğrencisi Numan Kaygusuz da 4 Kasım 1978’de faşistler tarafından kaçırılarak işkenceyle katledildi. Bu olayın duyulmasının ardından Dev-Genç Yıldız DMMA’nın işgal edilmesi kararını aldı.

5 Kasım gecesi işgal başlatıldı. İstanbul’un her yerinden Yıldız’a gelen kitle okulun anfilerini, salonlarını doldurdu. Bu arada polis ve jandarma okulun çevresini sarmaya başladığında içeride barikatlar sağlamlaştırılıp güvenlik önlemleri alınmıştı. Okulun tüm cephelerine Dev-Genç ve Devrimci Sol pankartları asıldı. Okulun çevresini saran polis ve jandarma öğrencilere gözdağı vermek amacıyla çeşitli manevralara başvursa da başarılı olamadı. İl Jandarma Alay Komutanı Albay bu kez görüşme yolunu seçti. Devrimciler görüşmelerde taviz vermeyerek işgali sürdüreceklerini belirttiler. Bu arada devrimciler okulun önünde yapılan gövde gösterisinin durdurulmasını, polis ve jandarmanın okul çevresinden uzaklaştırılmasını ve işgale katılmaya gelenlerin engellenmemesi gibi taleplerini söylediler. Devrimci gençliğin kararlılığı karşısında polis ve jandarma okul çevresinden uzaklaştırıldı.

 
 


 






RADYOLAR
ÇAĞDAŞ RADYO Media Playerde Dinle
 


Duyuru panosu
suanda sitemiz insaat
halindedir
KISA ZAMANDA RADYO DEMIRCILIKFM GELIYORRR
 

http://www.ekremkoc.tr.gg

 
 
page counter
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol